6 Nisan 2016 Çarşamba

A worried man with a worried mind...


      Bob Dylan ustanın ilk dönemlerinde yaptığı ve içinde mızıka ezgileri barındıran şarkılarını daha fazla sevdiğim doğru. Özellikle lisede iPod’umun hatırı sayılır bir kısmı bunlardan oluşmaktaydı. Fakat bu durumun istisnası olarak gördüğüm bazı eserleri de mevcut. “Things Have Changed” de gerek sürekli aynı ama deşarj edici bir tonda devam eden müziği, gerekse insanın kendine ve hayata yabancılaşmasını anlatan felsefi sözleriyle bu istisnaların birinci sırasındaydı.

      Son günlerde ise içinde bulunduğum durumun verdiği ruh halinden olsa gerek, uzun zamandır dinlemediğim bu şarkıyı gün içinde tekrar tekrar dinler veya mırıldanır bulmaya başladım kendimi. Bunun üzerine bir türlü izlemeye fırsat olmayan, bu şarkının soundtrack olarak yapıldığı ve en iyi müzik Oscar’ını kazandırdığı, fakat ülkemizde vizyona girmeyen (izleyince neden girmediğini anlamak zor değil) “Wonder Boys” filmini de nihayet izlemem bu şarkıyı gözümde bambaşka bir boyuta taşıdı. İzlerken belki “hayatımın filmi” dedirtmeyen; ama karakterleri, konusu ve sıcaklığıyla sizi içine çeken ve üzerinden biraz zaman geçtikten sonra kesinlikle tekrar izleme isteği uyandıran bir film Wonder Boys. En güzel yanlarından biri de içinde bol bol edebiyatın da yer alması (zaten senaryo da bir romandan uyarlama). Bob Dylan da ozanlığını konuşturarak bu şarkıya yazılabilecek en iyi şarkılardan birini yazmış.

      Klibinin ise filmdeki önemli sahnelerden oluştuğunu (klibi izleyeli uzun yıllar olmasına rağmen) filmi izleyince fark ettim. Hoşluk olarak, filmde başrol Michael Douglas’ın oynadığı bazı önemli sahneler klip için birebir aynı şekilde Bob Dylan tarafından canlandırılmış. Fakat klibi beğenmek için filmi izlemenize gerek yok, sadece klibi izleyince bile Bob Dylan’ın o yabancılık ve “Ne işim var benim burada?” hissini gayet iyi verdiğini görüyorsunuz. Diğer taraftan film için de birkaç şey söylemem gerekirse, sırf sevdiğim şarkı hatırına diye izlemeye başlayıp en iyi Michael Douglas performanslarından biriyle karşılaştığımı; edebiyat, aşk, erkeklerin orta yaş bunalımı, önemli seçimler yapmanın zorluğu gibi birçok konuyu gayet dengeli bir şekilde ve ince esprilerle süsleyerek işlediğini belirtmeden geçemeyeceğim. Vaktiniz olursa da izlemenizi tavsiye edeceğim, underrated olarak dahi nitelendirilebilecek bir film çıkmış ortaya.

      Bu vesileyle de günlerdir kafamda çalıp duran bu şarkıyı sizinle de paylaşmak istedim. Bilenler için bir saygı duruşu, bilmeyenler için ise bildirme niyetine. Bob Dylan gibi büyük ustalar henüz hayattalarken onların hakkını daha iyi vermeliyiz diye düşünüyorum. Neticede kendisinin de dediği gibi, “bir gün ölecek, ve biz 'bir önceki albümü daha iyiydi' diyemeyeceğiz.”, öyle değil mi?

4 yorum:

alperen dedi ki...

ruh hastası seni hala mı yazıyorsun?

retro dedi ki...

Blogun hala aktif olmasi?

kurupilav dedi ki...

Uzun zamandır gerçekten bırakmıştım. birkaç hafta önce tekrar başladım.

TAKLACI dedi ki...

sansürcü piç.Kırım Kürdü.

Yorum Gönder